29 Ocak 2009 Perşembe

Anı Yaşamak

Hayatımın en güzel günleriydi belki de üniversite yılları. Herkeste üniversite okuyor olmanın ve ilk defa orada olmanın heyecanı vardı oysa ben her zamanki gibi heyecansızdım ve sanki uzun zamandır gidiyormuşum gibi okulun kapısından giriyorum sınıfımı buluyorum. Ve içerde hiç ama hiç tanımadığım kişiler ve hiçbirinin siması bile tanıdık değil. Kimse sıcak gelmiyor ve çekiliyorum kuytu bir köşeye bekliyorum izliyorum geliyorum gidiyorum böylece geçiyor günler zamanla kimisi kankam oluyor. Sonra dil alışkanlığı oluyor bu kanka muhabbetleri. Sevgili şimdi sevgisiz sevgilim hoşlan masada bu durumdan seviyorum sohbetleri. Kimisi beni farklı buluyor bende onları farklı buluyorum aslında... Konuşmaya başlayınca özellikle Adanalı olduğumu öğrendiklerinde bir duraklıyorlar zaten. Bazı insanlarla anlaşıyorum sınıfta. Zamanla hepsinin siması tanıdık geliyor tabii ki ama bazısıyla konuşmuyorum bile kimisi çok havalı geliyor kimisi kendini beğenmiş kimisinin de tavrı beni sarmıyor. Çoğu gençlik lise yıllarında başlar sigaraya ben lisede bunu başarıyla atlattım ve ilk biramı üniversitede içtim..İnsanın sevgilisi olunca üniversite de daha bir mahrum yaşıyor galiba yada ben öyle yaşadım..Bir sürü kısıtlamalar aman “onu giyme sen bayansın yakıştığı gibi yaşa” aman “oraya gitme şöyle olur.” Diye bir sürü mesele ve daralmış bir alanla geçiriyorsun o güzelim günleri. Neyse ki son zamanlarda dar alanımı genişlettim. Artık rahat bir hayata kısa da olsa sığdırdım güzel anıları. Keyif verici ve unutulmaz binlerce anı anlatılmak ile bitmez. Ama en unutulmazlardan olanlarda Beşiktaş maçlarını izlemekti. Diğer takımlardaki kızlara küfür etmek ters ters bakmak keyif vericiydi. Benim unutmayacağım olanlardan bir tanesi bahar şenlikleri ve şebnem ferah’ın konserinden gece 1.De ayrılmak 10dk.yolu 1saatte gelmek dakikada bir elinden makine düşmeyen sevgili arkadaşımın objektiflerine yakalanmak ve gecenin 2.sinden sonra çırasız mangal yakmaya çalışmak yine bizim gibi örgenci komşularımızdan bir şişe kolonya bir şişe zippo ev arkadaşımızın bir şişe parfümünü bitirmemize rağmen yanmayan mangalı zavallı yine sevgili bir arkadaşımın zifiri karanlık olan yan inşaat binasından getirdiği küçük tahtalardan çıkan en ufacık bir alevle yakmayı başarmak... İşte tüm keyif bundaydı belki de hiç tanımadığın ama sonrasında can bildiğin insanlarla aynı havada nefes almak aynı ekmeği paylaşmaktı. Ve bir gün okul bitiyor.
İşte o zaman anlıyorsunuz o an konuşmadığınız veya kaynaşmadığınız arkadaşlarınızın değerini. Hayat insana öğretiyor, dostluğun arkadaşlığın kıymetini. Geri dönmek mümkün mü hayır değil tabi ki. Geri dönülmüyor ama her biri farklı yerlere dağılmış o arkadaşlarınızı bulabiliyorsunuz. Hem de teknolojinin nimetlerinden faydalanarak. Şimdi sanal âlemin en iyi icatlarından biri olan facebook’da boşa geçirdiğimi düşündüğüm, o günlerdeki sıcak ve sevimli insanları yeniden buluyorum. Ve yeniden bir kez daha kaynaşıyorum... Keşke hiç bitmeseydi demek geliyor insanın içinden ama “Mağlubiyetlerin takısı değil midir keşkeler”... Onun için “iyi ki” diyorum... İyi ki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder