10 Haziran 2009 Çarşamba

Pis Kan..!!

Bugünlerde hayattan ne gibi dersler çıkarmalıyız bilemiyorum gerçekten. Artık insanların ruh sağlığının olmadığının kesin kanısındayım. İnsanlara güvenememek sözünü artık kesinlikle doğruluyor ve inanıyorum.
İşin aslına bakarsanız acınacak durumdayız. En yakınına en sevdiğine en güvendiğine kısacası kimseye güvenemiyorsun. Geçtiğimiz günlerde, günler dediğim bugün itibariyle 93.gününe giren kafası koparılarak çöp koyteynerına atılan Münevver kardeşimize hangi psikolojiyle bu katliamın yapıldığını düşünmek bile tüylerimi ürpertiyor. Hangi psikolojidir ki insanı bu denli bir noktaya getirir ve canlı canlı bir insanın kafasını kesebilir. “Eh be adam diyorum sen nasıl yapabildin bunu”

Düşünün ki; Kurban bayramında kestiğiniz bir koyunun kafasından bile ne kadar kan akıyor ve ortalık iki dakika içinde nasıl kan gölü oluyor. Bir insan bunu nasıl yapabilir. Türlü türlü hikâyeler anlatılıyor bu konu ile ilgili bende her gün merakla takip ediyorum konuyu sonunun ne olacağını bilmeden izliyorum akşam haberlerini. Peki, yaa münevver onun sucu neydi_? Sevgilim dediği seviyorum dediği belki de günün yarısını beraber geçirdiği insana güvenmeyipte ne yapacaktı_? Belli ki münevverin tek sucu buydu ne dersiniz sizce de bu olabilir mi_?Sonra kendi çocuğu öldü diye kimsenin çocuğunun olmasını istemeyen bir psikolojinin küçücük bir çocuğun boğularak öldürülüp sonrada sobada yakılmasına ne demeli_? Öldürdüğü çocuğun ailesi ile günlerce sözde kayıp çocuğu arayan gayet rahat bir şekilde ulusal kanallarda boy gösterip röportaj veren bir insanın bu rahatlığı nereden aldığı ruh sağlığının ne kadar yerinde olduğunu küçücük bir bedeni nasıl nefessiz bırakıp sonrada sobaya atıp yaktığını tartışmak istemiyorum bile.

Neyse acınacak durumumuz şu ki; Bütün bu olaylar sonrasında ailemizin en ufak ferdi olan kuzenim henüz ilkokul 3’e gidiyor. Haberleri izlediğimiz bu zamanlardan birisinde yanımızda bulunan kuzenimi annem büyüttüğü için çekti kolundan oturtturdu kucağına “bak kızım görüyor musun artık kimseye güvenilmiyor komşunun oğluna, ablanın arkadaşlarına abinin arkadaşlarına kimseye güvenme kuzenin bile olsa kimseye güvenme tamam mı kızım” dediği anda ufaklığın verdiği tepki resmen tüylerimi ürpertti. “Ama anne onlara da mı güvenmicem” Burada onlar dediği kuzenlerimiz oluyor. Küçücük beynin verdiği tepki budur. Çünkü daha düne kadar kuzenler kardeşti onlar güvenilirdi. Bunu annem tabi ki laf olsun diye söyledi kimseye güvenmemesi gerektiğini anlaması için söyledi. Ama önemli olan o tepkiydi. Çünkü normal olan onlara güvenmek abi bilmek kardeş bilmek. Yıllardan beri kuzenlerimiz bizlerin kardeşleri oldu. Ne zaman ki kuzen kuzenine, dayı yeğenine, baba kızına tecavüz eder oldu işte o zaman olaylar koptu. Ailevi ve genel değerlerini koruyanları elbette ki bu yazıdan dışlayarak yazıyorum kaldı ki ben burada sadece acınacak durumumuz anlatmaya çalışıyorum. Belkide biraz da öfkemden beceremedim ama en azından anlatmaya çalıştım umarım az da olsa anlaşılmışımdır.

Demek ki ne yapıyoruz_?

Komşuya güvenmiyoruz, sevgiliye güvenmiyoruz, dayıya güvenmiyoruz, kuzene güvenmiyoruz, hatta kardeşe BİLE güvenmiyoruz. Ee kime güvenaceğiz. Kimseye güvenemeyeceksek illa yüksek bir binanın tepesine mi çıkıcaz.
Ne anlamı var ki böyle yaşamanın işte öylesine gibi birşey..!!

İç Sesim..!!

Ben neden hep haklı çıkıyorum” diye sordum. Dalga mı geçiyorsun kızım sen neden haklı çıkasın ki. Haklı çıktığında yenilirsin o senin bitişindir zaten dedi. Eğer her zaman “haklısın aşkım” “haklısın dostum” “haklısın arkadaşım” gibi cümleler duyuyorsun.. Bu sözleri kullanan kişiler hala hayatındalar. Ve sen hayatın boyunca hep haklı çıkmak zorunda kalacaksın.
Sorduğum kısacık bir soruya uzunca kurduğu cümleleri devam etti.

“Kimse senin doğruculuğunun ya da gerçekçiliğinin çetelesini tutup “ya bu kız kaç kez söyledi yine haklıymış” demiyor. Zira dese bile hayatında olmaya devam ediyor ve buna sen izin veriyorsun. Herkes ikinci bir şans hak edebilir. Evet, belki üçüncüyü de hak edebilir. Ama sen neyi hak ediyorsun farkında mısın_?

Sadece “haklısın”

Hayatının bazı dönemlerinde kişilere çok defa haklar sundun giden gitti sen bırakmadın her dönüşte bir umut bekledin. Bırak ikinciyi üçüncüyü defalarca şans verdin. Peki, ne oldu? Hiçbir şey kendini üzüp kendini yıpratmaktan başka hiçbir şey olmadı.

İnsanlara bazı şeyleri yakıştıramadın dönüp “hayır olmaz o bana yapmaz” dedin. Dostum dedin canım dedin dostuna aşkına da defalarca şans verdin. Sonrasında gördüklerin ve görmediklerin tokat gibi çarptı yüzüne defalarca. Peki, ne oldu? Hiçbir şey yine kendini üzüp kendini yıpratmaktan başka hiçbir şey olmadı.

Aşklarında, dostlarında, arkadaşlarında sana hep “haklısın” deyip durdu. Evet, haklısın gerçekten ama neden hep sen haklı çıkıyorsun ki bence sen hiç haklı çıkmamalısın çünkü gerçekten sana yapılanları hak ediyorsun. Fazla iyi niyetin ve olumlu düşüncelerin seni kurban olmaya mecbur bırakıyor. Biraz kötü olsana bir de öyle dene bakalım nasıl olacak”

Sadece tek bir soru sordum ama iç sesimle konuşmayalı baya olduğu için o da bana içindekileri söyledi. Hem o hem ben rahatladık.

Teşekkürler iç sesim…!!